Bir Osmanlı kadını;  Kayınvalidem Ayşe akıncı

Biz dünyadan gider olduk / Kalanlara selam olsun               Bizim için hayır dua / Kılanlara selam olsun.

Ailemizin asırlık çınarları kayınpederim Abdurrahim Akıncı ve kayınvalidem Ayşe Akıncı iki ay arayla peşpeşe bu dünyadan göçüp gittiler.Adeta 90 yıllık hayatları boyunca olduğu gibibirbiriyle el ele tutuşarak dillerinde şükür zikri, sessiz, sakin, mütevekkil, gülümseyerek yürüdükleri gibi ahirete yolculuğuna da yürüdüler. Artık öylece yan yana KaracaAhmet‘de ebedi istirahatgahlarında dinleniyorlar

Onların ardından yaşayan hatıralar, silik fotoğraflar, örnek alınacak güzellikler, tatlı anılar kaldı. Evlerinin önünden geçerken sanki hala pencerden, balkondan bakıyor, arkamızdan gülümsüyor gibi hissediyoruz

Kayınvalidem Ayşe hanım eşi Abdurrahim beyden tam 52 gün sonra ahiret yolculuğuna gitti onun vefatından sonra bizim evde kalıyordu ve ‘ben onsuz eve nasıl gireceğim o benim hem kocam hem annem hem babamdı’ diye ağlardı. Sanki onu dünyaya ve hayata bağlayan sağlam dal kopmuştu. Bir müddet sonra O’da eşi gibi dilinde zikir ve Kuran ile, mütevekkil bir yolcu derviş gibi yavaş yavaş ufukta kaybolup gitti.

Bazı arkadaşlar vefatından sonra aradan geçen süreyi söyleyerek sanki biraz beklemiş acaba

aralarında bir kırgınlık mı var diye sormuşlardı. Yaklaşık yetmiş iki  yıllık evlilik hayatlarında birbirini kırmayan, yüksek sesle bile konuşmayan iki güzel insanın ne gibi kırgınlığı olur dedim. Ama sonra düşününce tatlı bir anı olarak hatırladım.   

Kayınpederim Abdurrahim bey son zamanlarda kalp ve beyinden rahatsız olduğu için kayınvalidem Ayşe Hanım O’nun üzerine çok titrer, titizlenir adeta yanından, dizinin dibinden ayırmak istemezdi. Abdurrahim bey camiden eve geciktiğinde telaşlanır, önce pencereden  etrafa bakar daha sonra telefona sarılır bizi arardı. Gelince de önce  O’na, sonra camii arkadaşlarına ve bize de sitem ederdi. Camiden dönüşlerin uzadığı zamanlar telefonla arayarak; ‘ babanız nerede kaldı acaba hastanede mi bir yerde mi düştü kaldı’ diye çok endişe eder, o yüzden de camiye göndermek istemezdi. Beş vakit camide cemaatle olmaya çok gayret eden babamızla bu yüzden zaman zaman tartıştıkları hatta darıldıkları oluyordu.

Vefatından sonra devamlı okuduğu Kur’an-ı Kerim’i kızı-Eşim Esma hanım açtığında arka sayfada bir notla karşılaştığını anlattı. Devamlı Kur’an okuyan, bitirdiği hatimlerini isteyen insanlara bağışlayan Hacı Anne bu defa kendisi ve beyi için hatim hazırlamış ve arka kapağa not almış. Bu notta ‘okuduğum 15 hatimin 5 i Hacı efendiye 10 tanesi de bana ayırdım,  benim arkamdan duasını yapar bağışlarsınız’ diye yazmış Eşim gözyaşları içinde anacığım kendi hatimlerini de hazırlayarak gitmiş diye söyledi

Antalya Akseki‘den 1963 yıllarında İstanbul Zeytinburnuna gelmişler, önce geçici bir süre kalmayı sonra köye dönmeyi düşünürken acı gurbet vatan olmuş. Akseki- Emiraşıklar köyünde yeni yaptıkları evde bir kış oturduktan sonra İstanbul’a yerleşmişler. Kayınpederim  seyyar satıcılık, pazrcılık, kemer atölyesi vs bir çok işle yoğun çalışırken kayınvalidem çocuklarının hem annesi hem babası olmuş, onları dinine, örfüne bağlı Anadolu irfanı aile terbiyesi ile yetiştirmeye gayret etmiş hem de kendisini yetiştirecek ilim sohbetler,nden ve vaazlardan geri kalmamış bir Osmanlı hanımıydı.

Sohbetlerine devam ettiği alimler Gönenli Mehmet Efendi’den  Osman Hocaefendi efendiye, Fatih caminde Şaban efendi, Adalar vaizi Fahrettin hoca efendiye kadar bir çok alimi dinlemiş ve imkanları ölçüsünde dinlediklerinden aklında kalanları bir deftere not eder, tanıdıklarına, komşularına ,etrafına da anlatmaya çalışmış mümine bir hanımdı

Her işini zamanında yapar, ertesi güne iş bırakmazdı. Her konuda mükemmeliyetçi, edep ve adap timsali, temiz, titiz, hassas, gayretli bir Anadolu hanımıydı. Evini görgüsü, bilgisi, hal ve hareketi ile sımsıcak bir aile yuvası yapar, geleni her daim güler yüzle karşılar ikramları yemekleri hep hazır olurdu. Özellikle yaptığı yaprak sarmaları, kurban bayramlarında kavurmaları çok lezzetli olur, her daim tadı damağımda kalırdı. Yaşlanınca arada sırada latifeyle takılırdım ‘anne artık eskisi gibi bize yaprak sarması yapıp ikram etmiyorsun, eskidik artık bizi unuttun’ dediğimde ‘ Evladım artık eskisi gibi gücüm kuvvetim kalmadı yoksa her zaman yanımda degerlisiniz derdi

Seher vakitlerinde uyanık olur işrak vaktine kadar zikir kuran ve tesbîhatla meşgul olurdu ‘Evladım güneş üzerinize doğmasın, evinizin ve kazancınızın bereketi kaçar’ derdi.

Kayınpederim ve kayınvalidemin sabah namazlarında ve seher vakitlerinde uyuduklarını hiç hatırlamıyorum. Özellikle sabah namazından sonra her yer sessiz bir sukunet içerisinde iken hafif sesle okudukları Kur’an-ı Kerim in manevi havası sabahın sessizliğinde evin içerisinde tatlı bir ahenkle yayılır, adeta bir nurdan dalgalar gibi evimizi ve çevresini doldururdu.

Hayatlarında İslami değerlerle yöresel adetleri çok güzel bir şekilde birleştirmiş ve hayatlarını bir bütünlük içerisinde yaşamaya calışmışlardı. evinde yaşlılık döneminde  bile bir düzensizlik, dağınıklık, kirlilik göremezdiniz. Mutfaktaki bulaşıklar hemen anında yıkanır ve yerlerine düzenli olarak yerleştirilirdi. O’na göre eviin kirli, dağınık ve düzensiz olması mutfakta bulaşıkların birikmesi evin, kazancın bereketini kaçırır diye söylerdi

Bir defasında alt komşuları olan Tarık bey’ de mahalle sohbetimiz vardı. İkramlardan sonra Tarık beylerin evi biraz küçük olduğundan namaz kılmak için kayınbabamların üst kattaki evine ve biraz daha geniş salonuna çıktık.Namazı burada kılıp sohbeti ve duayı da burada yapalım dedik ve sohbet o şekilde tamamlandı. Arkadaşlar gittikten sonra kayınvalidem Ayşe hanımın gözyaşları içerisinde şöyle soyledigini hatırlıyorum. ‘Dün akşam rüyamda Esad Çoşan hocamız evimizi ziyarete gelmişti ben de evi topluyordum hocamız tek tek odaları gezip gördükten sonra o maşallah güzelmiş bizim kardeşlerimiz de gelsin burada sohbet yapsınlar demişti bugün rüyam gerçek oldu elhamdülillah diye söylemişti

Rahatsızlığının ilerlediği son zamanlarında bizim evde yatıyor, eşim Esma hanım onu hiç yalnız bırakmıyordu. Eşim Esma Hanım öksürük nöbetinin yoğun olduğu uykusuz geçen bir gece sabaha yakın rüyasında Rahmetli Esad Coşan Hocamızı Kayınvalidem’in baş ucunda dua ederken görüyor. Heyecan ve sevinç karışımı bir duyguyla derin bir uykuya dalmış. Nasıl olsa Esad Hocamız annemin yanında diye huzur içinde uyudum sabah kalktığımızda annemin öksürük nöbeti de azalmış, uykusu da rahatlamıştı dedi. Bir kaç gün sonra da vefat edince Hocamız annemi karşılamaya geldi herhalde diye düşündü.

Zorluklarla geçen bir hayatın ardından, bereketli dualı bir ömür yaşayıp Kuran ve iman ehli olarak ahrete göçtü. Sağlam bir iman ve güzel bir ahlak sahibi olduğuna şahidiz.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın