1979 yılında İstanbul Tıp Fakültesi son sınıf öğrencisi iken tanıdığım Metin Ağabey öğrenciliğinden itibaren sosyal faaliyetlerin içerisinde bulunanan aktif bir Müslümandı. Sağlam bir İslam inancına sahip, farklı düşünce ve anlayışları da iyi bilen eleştirel bakışla değerlendiren bir aydındı. Tıp Fakültesi son sınıfta okurken İlim Yayma Vakfı Vefa yurdunda hem satjyer doktor olarak yurdun revirine bakıyor hem de öğrenci temsilciliği de yapıyordu.
Daha sonra öğrendiğime göre üniversite yıllarında ilk iki yıl İskenderpaşa Camii Yurdunda, beş yıl Vefa’da İlim Yayma Vakfı Yurdunda kaldı. Mehmed Zâhid Kotku Hazretleri’nin sohbetlerine devam etti. İlim Yayma Vakfı Yurdunda öğrenci temsilciliği, gece memurluğu ve yurt doktorluğu görevlerinde bulundu (1975-1980). MTTB’de İstanbul Tıp Fakültesi Talebe Derneği yönetiminde bulundu.
Mezun olduktan sonra aktif hekimlik yaparkende her türlü öğrenci faaliyetiyle yakından ilgilendi. Haziran 1982’de Ankara Sincan’da muayenehane açtı. 2007’ye kadar serbest hekimlik yaptı. 2007’de tıp merkezlerinde çalışmaya başladı.
Hekimlik yaparken sosyal çalışmalarda da aktifti. Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan’ın ve İsmail Turan Hoca’nın sohbetlerine devam etti. 1986-1996 yılları arasında Hakyol Vakfı ve İlim-Sanat Vakfı Ankara şubesinde yönetici olarak görev yaptı, öğrencilerle ilgilendi. İslâm, Kadın-Aile ve Panzehir dergisi yayın kurullarında görev aldı. Son Uyarı Gazetesinde yazılar yazdı.
2023 yılı Ocak ayında geçirdiği kalp ameliyatı sonrası bir süre yoğun bakımda kaldı. 6 Şubat 2023’te rahmet-i rahmana kavuştu.
Eserleri: 1. Özbekçeyi Öğreniyoruz 2. Savaş ve İlkyardım 3. Anılarla Mehmed Zâhid Kotku
Ayrıca çok sayıda Mehmed Zâhid Kotku Hazretleri’nin ve M. Es’ad Hocaefendi’nin sohbetlerinden kitaplar hazırladı. Bu kitaplar Seha Neşriyat tarafından yayınlandı.
Metin Ağabey ile Tanışmam
Metin Ağabey ile tanışmam tıp fakültesinin ilk yılında (1979-80) Vefa İlim Yayma Yurdunda oldu. Yurda ilk kayıt yaptırdığımda beni yurt doktoru olan Metin Ağabey ile tanıştırdılar. O da “Tıp öğrencilerinin çok ders çalışması gerektiği için birbiriyle yardımlaşmaları gerekir” diyerek başka tıp öğrencilerinin kaldığı diğer odalar müsait olmadığı için kendi yanında kalmamı söyledi.
Böylelikle Vefa’daki İlim Yayma Yurdunun ilk yılında ikişer kişilik ranzaların bulunduğu sekiz kişilik odada Metin Ağabey ile birlikte oda ve ranza arkadaşı oldum. Odamızda diğer arkadaşlarla beraber Çapa tıp fakültesinde okuyan ikinci sınıftayken bir trafik kazasında hayatını kaybeden tıp öğrencisi Ertuğrul da vardı. Ertuğrul sık sık kaza namazı kılar ve nafile oruç tutmak için sahura kalkardı. Metin Ağabey o sene hem klinik derslerin stajlarına gidip geliyor, hem de yurt revirinin doktorluğunu yapıyordu.
Metin Ağabey ilk görüşte uzunca boyu, kilolu görünümü, siyah sakalı, cübbe gibi uzun pardösüsü, geniş pileli şalvar tipi pantolonu ve devamlı takkeli haliyle farklı bir tıp fakültesi öğrencisi portresi sergilerdi. O, hem tıbbi bilgisi ve anlayışı ile iyi yetişmiş bir doktor, hem siyasi ve sosyal olayları analiz yeteneği ile sosyal bir aydın, hem kişileri sosyal ve psikolojik değerlendirmesi ile sosyo-psikolog, hem de İslami görüşleri oturmuş, olayları Müslümanca değerlendirmesi ile öne çıkan bir kanaat önderi gibiydi.
Aynı zamanda iyi bir teşkilatçı olduğundan yurttaki doktor odasında akşamları çay ve kuruyemiş eşliğinde yakın arkadaşlarıyla görüşmeler yapıyor ve yurttaki öğrencilerin daha iyi yetişmeleri için stratejiler geliştiriyordu. Genellikle bu stratejilerin temelinde öğrencilerin iyi yetişmiş, iyi ahlaklı, karakter sahibi insanlar olarak cemiyete kazandırılması yatıyordu.
Bu gençler içinden samimiyeti ilerleyenleri ve tasavvufi meşrebi olanları da İskenderpaşa Camiine götürüp Mehmet Zahit Kotku hocaefendi ile tanıştırmayı kendine adet edinmişti.
Metin Ağabey, birlikte kaldığımız yurt odasında yatsı namazından sonra kitap okur diğer odalardan gelen tıp öğrencileriyle İslami konularda münazaralar ve münakaşalar yapardı. Geniş kültürü ve ikna edici üslubuyla onlara tavsiyelerde bulunur, anatomi hocası Prof. Sami Zan’dan nükteler anlatır, tıp öğrencilerinin aynı zamanda bir cemiyet insanı olarak yetişmeleri için gayret ederdi. Sık sık Mehmet Zahid Kotku Hazretlerinin ‘Cahil Tabiplerden olmayın ‘sözünü hatırlatarak hem tıbbi bilgilerinin hem de İslami bilgilerinin iyi olması gerektiğini söylerdi.
Benim gözümde Metin ağabey yaşının üzerinde olgunlukta çok şey bilen, iyi yetişmiş bir doktor ve bir dava adamı idi. Genç bir tıp öğrencisi olarak Metin Ağabeyi daha ağır bir abi olarak görür, ona saygılı ve mesafeli davranırdım. Aynı yurtta kalan Tıp fakültesi öğrencisi Selman Ağabeyi ise hareketli ve nüktedan halinden dolayı daha çok sever kendime yakın bulurdum.
Metin Ağabey ile Hatıralarımız
Onun sosyal olayları değerlendirmesi ile ilgili ilk hatıram 1979 yılının son aylarında Şehzadebaşı Caminin avlusunda Afganistan cihadıyla ilgili Akıncılar Derneğinin bir yürüyüş ve protestosu olmuştu.
Biz de Afganistan’daki Rus işgaline karşı yapılan cihadı can-u gönülden desteklediğimizden bu protestoya tıp öğrencisi birkaç arkadaşla birlikte katılmıştık. Protesto grubunun liderleri yürüyüş ve protestolar sonrası “havaalanına yürüyüp Afganistan’a gitmek için uçak talebinde bulunmaya kalkınca” biz gruptan ayrılmıştık.
Yurda gelip Metin Ağabey’e anlattığımızda O “Yahu bu dernekler de ortamın ne kadar gergin olduğunu bilmiyor galiba. Sizler bu tür eylemlere katılmayın. Sizin yapmanız gereken derslerinizi çalışıp iyi bir doktor olmak ve İslam’ı bilen bir hekim olarak yetişmektir.” diye söylemişti.
O zamanki ortamın atmosferi ve gençliğin heyecanıyla bu sözler bize pasiflik olarak görülse de bugün geriye doğru baktığımda bu sözün çok doğru bir tavsiye olduğunu idrak ediyorum.
Daha sonraki yıllarda da Metin Ağabey’in yaptığı siyasi ve sosyal analizlerin geniş bir bakış açısına sahip olduğu ve büyük oranda isabetli olduğunu görecektim. O zamanlar FETÖ ekibi fazla bilinmese de Sızıntı Dergisi ve fakültelerdeki birkaç öğrenci ile temsil ediliyorlardı. Onlarla ilgili olarak Metin Ağabey “bunlara karşı dikkatli olunması gerektiğini ve Müslümanları yanlış yollara götürdüklerini” birkaç defa ikaz olarak söylemişti.
12 Eylül 1980 Darbesi’nden sonra da yurtta zaman zaman görüşür değerlendirmelerini alırdık. İhtilali çok eleştirir, anarşi ortamının nasıl hazırlandığını anlatır ve Mehmet Zahid Kotku Hocaefendin’nin darbe öncesi günlerde “Evladım bu kavga çocuk dövüşüne benziyor, esas büyükler arkada saklanıyor, siz bu kavgaya karışmayın” dediğini anlatırdı.
Metin Ağabey’in doktorluktan başka en belirgin özelliği Mehmet Zahit Kotku Hocaefendinin sohbet kasetlerini çoğaltarak dinlemesi ve arzu eden arkadaşlara da bu kasetleri hediye etmesi idi.
Konuşmalarında bu sohbetlerden ve şahit olduğu olaylardan örnekler verir, Mehmet Zahit Kotku hocamızla ilgili hatıralardan bahseder ve onun görüşlerinin ne kadar isabetli olduğunu bu tavsiyelere uyan insanı doğruya yönelteceğini ve birçok tehlikelerden koruyacağını ifade ederdi. Özellikle sohbetleri sırasında büyük bir muhabbet ve saygıyla ‘Hocaefendi Hazretleri ‘demesi dikkatimi çekerdi.
O dönem gündemdeki birçok siyasinin Mehmet Zahit Kotku Hocaefendi’den feyz aldığını, fakat onların da hocaefendinin nasihatlerini tam dinlemediğini ifade ederdi. Ziyarete ve el öpmeye geldiklerini fakat iş söz dinlemeye geldiğinde farklı davrandıklarını söylerdi.
Bu konuda şöyle bir hatırasını anlatmıştı: “Bir gün hocaefendinin evinde bazı işlerin yapılması gerekiyordu. Eşyaların yeri değişecek ve kömür sobası kurulurken borular yerleştirilecekti. Birkaç arkadaş bu işleri yapmak için hocaefendinin evine gittik. Salonda hocaefendiyi görünce hemen koşup elini öpmeye çalıştık o zaman hocaefendi şöyle söyledi.’ şimdi el öpme zamanı değil şimdi iş yapma zamanı demişti ‘
Metin abiyle sohbetlerimiz sırasında İslamcı görüşleri, teşkilatçılığı, İslami guruplar ve cemaatler konusunda bilgisi, yurttaki öğrencilerle ilgilenmesi nedeniyle ‘abi sen adeta ilim yaymanın Abdülhamit hanı gibisin’ diye takılırdık ama o hiç alınmaz kendine has üslubuyla gülümseyerek ‘Abdülhamit hanı darbeyle devirdiler beni deviremediler’ diye söylerdi
Metin Ağabey kişisel hayatında da İslami esaslara sıkı sıkıya bağlı yaşamıştı. Düğününde de eğlence olmaması, kadınların ve erkeklerin ayrı sohbet ortamlarında olmalarını eleştiren ve “Ben bu düğünden bir şey anlamadım. Bu nasıl düğün? Oyun yok eğlence yok. Böyle sadece duayla düğün olur mu?” diyen tanıdığına şu cevabı vermişti: “Bu düğünden bir şey anlaşılacaksa onu ben anlayacağım. Siz kendi düğününüzde istediğinizi yaparsınız.”
Askerliğini Balıkesir Edremit’de yapmıştı. Bu konuda kendisinden dinlediğim bir hatırayı nakledeyim: Metin Ağabey askere gideceği zaman Mahmut Esat Coşan Hoca Efendi’nin babası Halil Necati amcamızı ziyarete gitmiş ve dualarını istemişti. Halil Necati amca da Edremit’in kendi memleketleri olan Çanakkale Ayvacık‘a çok yakın olduğunu ve orada tanıdıkları olduğunu söyleyerek onların isimlerini vermiş ve onları da ziyaret etmesini söylemiş.
Daha sonra askerlik sırasında oldukça sıkıntı yaşadığını, bir komutanın kendisine kafayı taktığını ve sürekli sıkıntı yaşattığını anlatmıştı. Böyle sıkıntılı bir zamanda Edremit’te camide namaz kılarken Necati amcayla karşılaştığını, onun elini öpüp durumu kısaca anlatarak dua talep ettiğini söylemişti. Bunun üzerine Halil Necati Amca da “Evladım haşır suresinin son üç ayeti çok önemlidir. Sıkıntılı zamanlarında bu ayetleri okursan Allahın izniyle sıkıntıların giderilir. İsmi azam duası bu ayetlerde saklıdır” der.
Bu söz üzerine kendisinin bu ayetleri sık sık okuduğunu, bunun üzerine komutanın kendisine yaptığı baskıların giderek azaldığını anlattı. Daha sonra bu komutan bir tansiyon krizi geçirerek ağır bir şekilde revire getiriliyor. Metin Ağabey de müdahale ederek onu muhtemel bir beyin kanaması ve felçten kurtarıyor.
Bunun üzerine komutan ona çok daha iyi davranmaya başlamış ve komutanın emrindeki sahilde üç villadan–diğerleri genelkurmay başkanı ve deniz kuvvetleri komutanına ait- kendine ait olanına Metin Ağabey’in annesi ile beraber yerleşmesine izin verdiğini anlatmıştı.
Bu hatırayı, hem Haşr Suresi son üç ayetin duada ne kadar etkili olduğunu, hem de Halil Necati Amcanın tavsiyesinin ne kadar önemli olduğunu anlatmak için söylerdi.
1993 yılında Metin Ağabey ile birlikte İspa Turizm ile sağlık görevlisi olarak hacca gitmiştik. Hac kafilesinde birçok tanıdık arkadaş vardı. Metin Ağabey hem Mahmut Esat Coşan Hocamızın sohbetlerini kaçırmamaya çalışır, hem de sağlık görevini de titizlikle yerine getirirdi. Aynı zamanda etrafındaki birkaç arkadaşa da sohbeti ve tavsiyeleriyle İslamı daha iyi yaşamalarını sağlamaya çalışırdı.
İskenderpaşa’da Bir Velûd Derviş Olarak Metin Ağabey
Metin Ağabey, mezuniyetten sonra memleketi olan Ankara Sincan’a yerleşti. Zaten ailesi ve akrabaları da burada yaşıyorlardı. Açtığı muayenehanede hem hastalara bakıyor hem de yine Mehmet Zahit Kotku ve Mahmut Esat Coşan Hocaefendinin sohbet kasetlerini temin ederek bunların yazıya geçirilmesi ve kitaplaştırılması konusunda gayret ediyordu. Araştırmacı ve teşkilatçı kimliğiyle nerede hangi sohbet yapılmış, kaseti kimde var, nasıl temin edilir gibi konuları titizlikle araştırıp bir an önce sohbet kasetini elde edip yazıya geçirmek için gayret ediyordu.O, yıllarca tek başına bir yayınevi gibi çalışmıştı.
Metin Ağabey Ankara’daki sosyal faaliyetlere de aktif katılıyor hem tıp öğrencileri ile hem de diğer üniversite öğrencileri ile elinden geldiği kadar ilgilenmeye gayret ediyordu. Hafta sonları da Ankara’dan yanına bir tıp öğrencisini alarak İstanbul’a İskenderpaşa’ya pazar sohbetlerine geliyordu. Böylece hem Mahmut Esat Coşan Hoca Efendi’nin sohbetlerine katılıyor hem de İstanbul’daki arkadaşlarla da görüşüyordu. Yanındaki tıp öğrencilerini de bu seyahat sırasında birçok açıdan yetiştirmiş oluyordu.
Ankara’daki öğrenci evlerini ziyaret ediyor, onların haftalık sohbetlerine katılıyordu. Günün yorgunluğu ile uykusu gelir gözleri kapanır gibi olursa kendine has üslübu ile “Abi çay yok mu yahu?” demesi meşhurdu.
Hacettepe Tıp Fakültesi öğrencisi bir arkadaş anlatmıştı: Birkaç öğrenci arkadaş final imtihanlarından sonra Sincan’da muayenehanesine ziyarete gitmiştik. Son sınava kadar notlarımız düşüktü ama son sınava yoğun çalışıp geçer not almıştık. Durumu kendisine de anlattığımız zaman bize kendine has mizahi açıklaması ile şöyle söylemişti ‘gençler sene boyunca yeteri kadar çalışmadınız finallerde harıl harıl çalışmaya başladınız bizim köyün eşekleri de köye kadar zorlukla yürür köy görününce hızlanırlardı’ dediğinde hepimiz kahkahayı basmıştık diye anlatmıştı
Genellikle güler yüzlü, mütebessim olmasına rağmen zaman zaman celalliydi. Haksızlığa ve yanlışlığa tahammülü olmazdı. Allah için sever, Allah için buğz ederdi. Kızdığı kimselere kin beslemez, hatasından döneni hemen affederdi.
Çok zeki ve nüktedan biri idi. Söylenen sözlerin derinlerdeki manasını hemen kavrar, cevabı da ona göre olurdu. Çok ince esprileri olan, gülen ve güldürmeyi de bilen hoş sohbet ve muhabbet ehli, güzel bir insandı. Vakitlerini hiç boşa geçirmez ilimle meşgul olur, gençlerle ilgilenir ve sosyal faaliyetlere aktif olarak katılırdı.
Siyasi ve sosyal konulardaki değerlendirmeleri isabetliydi. İnsanları kişilik yapıları ve anlayışlarına göre değerlendirir ve sonuçta İslami açıdan not verirdi. Demirel ve Turgut Özal ile ilgili siyasi değerlendirmesinde ‘Müslümanlar ile Masonlar bu siyasileri elde etmek için çok çekiştiler, Özal Müslümanlarda kaldı, Demirel Masonlarda kaldı’ demişti.
Dünya siyasetini iyi bilirdi. Ülkemize olan yansımalarını net görürdü. Olayların perde arkasını iyi okurdu. Yakın tarihimizde cereyan eden olayların iç yüzünü bildiği için siyasi analizleri dikkat çekecek derecede yerinde ve gerçekliğe yakın olurdu.
!991 yılında Rahmetli Mahmut Esad Coşa Hocaefendi ve bir gurup arkadaşla beraber Azerbaycan-Özbekistan seyahatine katılmıştı. Seyahat sonrası MEC hocaefendinin tavsiyeleri üzerine Özbekçe-Kril alfabesi öğrenmiş ve bu konuda yeni öğreneceklere faydalı olacak ‘Özbekçe Öğreniyorum’ kitabını yazmıştı.
Ayrıca Mahmut Esat Coşan Hoca Efendinin acil durumlara hazırlıklı olmak gerektiğini ve bu konuda herkesin kendi alanında çalışma yapması gerektiğini söylemesi üzerine Savaş ve İlk Yardım kitabını hazırlamıştı.
1995 yılı Ramazan Ayında Doktor Selman Çınar’ın daveti ve Hakyol Vakfı yöneticilerinin görevlendirmesi ile Özbekistan‘a gitmişti. Bu bir aylık sürede Özbekistan’da insanlara İslam’ı anlatmaya gayret ederken sağlık açısından da tavsiyelerde sohbetlerde bulunmuştu.
Metin Ağabey Hocaefendinin sohbetlerini aylık olarak yayınlamak üzere ‘Son Uyarı’ isimli bir yerel gazetede çıkarıyordu.
Son Yıllar: Önden giden dostlara selam olsun
Metin Ağabey Hocaefendinin sohbetlerini aylık olarak yayınlamak üzere ‘Son Uyarı’ isimli bir yerel gazetede çıkarıyordu. Bu gazetede zaman zaman kendi siyasi yorumları da olduğu için bazı yorumları tepki çekmişti.
Mahmut Esad Coşan Hocaefendi’nin vefatından sonra Metin ağabey bazı görüş ayrılıkları nedeniyle darılmış ve sosyal faaliyetlerde kenara çekilmişti. Sevdiğim ve üzerimde hakkı olan bir ağabey olarak kendisine vakfa karşı dargın olmasının yanlış olduğunu bu konuda kendisinin daha önce bizlere yaptığı hatırlatmalardan yola çıkarak esas olanın alimlerin ve hocaefendilerin görüşleri olduğunu söylerdim.’Ağabeylerimi severim, ama Hocaefendileri daha çok sever ve dinlerim ‘ derdim .
Hatta Selman Ağabeyin mizahi olarak kendisinin bazı hatalarını eleştirmesine gösterdiği tepkiyi anlatıp ‘bak sen bir şahsi hatanı eleştirdiği için ne kadar kırılıyorsun vakıftaki arkadaşlarımız da senin eleştirilerinden böyle kırılabilir ‘diye söylemiştim.
2023 yılı başlarında bir gün Metin Ağabey’in rahatsızlandığını ve bir kalp ameliyatı geçirdiğini duydum. Telefonla arayıp irtibat kurmaya çalışıyordum. Çocukları yoğun bakımda olduğunu söylemişlerdi.
Bir süre sonra yoğun bakımdan çıkıp kendine geldiğinde, telefonla görüştüğümüzde “Selahattin bütün arkadaşlara söyle bana haklarını helal etsinler” diye söylemişti.
Ben de “Metin abi tabii ki söylerim. Lakin inşallah iyi olacaksınız, tekrar güzel çalışmalar yapacaksınız” diye söylemiştim. Meğer bu son görüşmemizmiş.
Vakıf yöneticilerine ve arkadaşlara helalleşme dileğini söylemiştim. Onlar da selamlarını dualarını ilettiler. Metin Ağabey’e bunu söylemek için döndüğümde tekrar yoğun bakıma yattığını söylediler. Birkaç gün sonra da vefat haberi geldi.
Vefat ettiği gün takvimler 6 Şubat Pazartesi’yi gösteriyordu. O gün Kahramanmaraş merkezli 11 ilimizde 7,4 büyüklüğünde çok ağır bir deprem meydana gelmişti. Türkiye’nin her tarafından acı haberler geliyordu.
Metin Ağabey’in vefat haberi bu acı haberlere bir yenisini eklemişti. Allah rahmet eylesin
Kaynaklar :
1-Mahmud Esad Erkaya ; İskenderpaşa’da Bir Velûd Derviş – Dr. Metin Erkaya
Kitapları için: https://www.esadcosankulliyati.com/arsiv/kitap/index.html
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.