Sosyal Oto-immün Hastalık ve Tedavisi

Vücudumuzda oluşan hastalıklar ile sosyal-toplumsal bozukluklar/hastalıklar bazı durumlarda birbirine benzerlik gösterir. Nasıl ki vucudun savunma sistemi-immün direnci zayıfladığında ortamda inaktif durumda bulunan mikroplar hastalık yapmaya başlarsa; toplumun sosyal yapısı-ortak değerleri zayıflamaya başladığında toplumda inaktif olarak bulunan suç örgütleri ve marjinal guruplar o toplumu etkilemeye ve hasta etmeye başlar. İmmün sistem ile hastalıklar arasındaki bu denge, toplum yapısının-direncinin sağlam olması ile suç örgütleri ve marjinal gurupların arasında da vardır.

İnsan vücudundaki hastalıkların en ilginçlerinden bir gurubu ise oto-immün hastalıklar oluşturur. Bu hastalıkta immün sistem kendi vucudundaki hücreler ve organların bir kısmını düşman olarak görüyor ve ona karşı antikor üretiyor. Sonuçta düşman olarak kabul edilen hücreler-dokular tahrip ediliyor ve bu organı görevini yapamaz duruma düşüyor. Bunların en bilinen örnekleri Tiroid dokusuna karşı otoimmün hastalık olan Hashimato hastalığı -böbrek dokusuna karşı oluşan Glomerulonefritler; diabetin bazı türleri, Akciğerde astım ve Kr. Bronşitlerdir.

Bağışıklık sisteminin kendi öz antijenlerine karşı tepki göstermesinin temel nedeni, kendi öz antijenleri ile yabancı antijenlerin ayırdına varabilme yeteneğini yitirmesidir. Olağan koşullarda organizma kendi hücrelerinin antijenik yapılarına karşı tepki göstermez; buna “immun tolerans” ya da “doğal hoşgörü” tanımı yapılır. Bu toleransın aksadığı olağanüstü koşullarda otoimmun hastalıklar belirir; bağışıklık sisteminin tüm savunma sistemleri kendi antijenlerine karşı savaşım konumuna geçer. 

Bir hekim olarak bizim toplumumuzda çok sık gördüğüm bir hastalıkta, bazı yarı aydın, entelektüel veya siyasetçinin kendi toplumunun değerlerini, tarih ve kültürünü beğenmeme adeta düşman olma gibi bir hastalık var. Kendi toplumuna düşman olan bu guruplar, vücuttaki oto-immün hastalıklar gibi,  toplumun en önemli organlarını, değerlerini tahrip ediyor.

Bunun en bariz örneklerinden birini 28 şubat döneminde bir kısım siyasetçi, medya ve bürokratın, muhafazakar insanları ve dini değerleri düşman gören bir anlayış nedeni ile sosyal yapıya ve barışa ne kadar zarar verdiği bilinmektedir.

Benzer bir sosyal oto-immün hastalık durumunu da 15 temmuz darbe girişiminde yaşadık. Normalde toplumu dış tehditlere karşı koruması gereken ordu ve emniyet güçlerinden bir kısım dış istihbarat bağlantılı guruplar, adeta kendi toplumuna/ devletine savaş açtılar. Meclis ve Cumhurbaşkanlığı dahil bir çok hayati merkezi bombaladılar.  Normal sosyal yapı alarma geçip, tepki vermeseydi adeta bir oto-immün hastalık gibi toplumu tahrip eden bu yapı bizim toplumsal değerlerimizi ve yapımızı hasara uğratacak, tamiri imkansız zararlar verecekti.

Sosyal oto-immün hastalıkların tedavisi için en önemli şey, toplumsal anlayış, karşılıklı tolerans ve sosyal mutbakat olmasıdır. Toplum ortak değerlerini muhafaza ederek, farklılıklara karşı anlayış içerisinde, farklılıklar ile birlikte yaşam kültürü ve sosyal mutabakat içerisinde yaşamayı başarmaktır.Farklı dini, etnik, siyasi.. vs gurupları sosyal bir zenginlik olarak görüp, hukuk devleti sınırları içerisinde temel insan haklarına bağlı kalarak ortak bir sosyal mutabakat üzerinde birleşilmelidir.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın