Sosyal Mikrosefali ve Sonuçları

Mikrosefali hastalığı, çevresel ve genetik faktörlere bağlı bebeklerde gelişebilen nörogelişimsel bir bozukluktur. Hastalıkta, bebeklerin kafa çaplarının anatomik olarak küçük olmasından dolayı beyin gelişimleri olumsuz etkilenebilir. Bu açıdan, bebeklerin 1-2 yaş periyodunda kendini gösteren mikrosefali hafif ve ağır vakalarda belirtilerinin farklılaşması ile dikkat çeker. Özellikle ağır vakalarda, bireyin yaşam süresini düşürerek hayati fonksiyonları tehlikeye düşürebilir.

Sosyal Mikrosefaki konusu ise bir dostum ile sohbetimizde bizim toplumda gerek işletmelerin gerekse sivil toplum kuruluşlarının yapısı üzerine konuşuyorken gündeme geldi. Toplumsal bazı eksiklikler ve anomaliler ile insan vücudundaki hastalık ve anomaliler birbirine benzerlikler gösteriyor. Bunun bir örneği de gövde ile beyin arasındaki orantısızlığı anlatan ve beynin daha küçük olması durumuna neden olan mikro-sefali anomalisi idi. Bazı toplumlarda ve kuruluşlarda da gövde büyük; beyin-yönetici kadro küçük ve yetersiz oluyor; Sosyal Mikrosefali anomalisi ortaya çıkıyordu.

 Beynin bedene göre küçük olması her zaman olmasa da genellikle zeka geriliğine de neden oluyor. Toplumda da sosyal mikrosefali durumu düşünce ve gelişim geriliğine neden oluyor diye konuştuk.

Sivil toplum ve işletmelerde insan kaynakları, sermaye, gönüllü katılımcı ve yapılan işlere baktığımızda çok büyük ve sağlam bir gövdeye/bedene sahip olduğu halde, iş düşünmeye, yeni işler/hedefler üretmeye, kurumsallaşmaya, yapılan faaliyetleri güncellemeye geldiğinde beyin/düşünce konusunda çok küçük kaldıklarını görüyorduk. Adeta bedeni büyük ve sağlıklı, başı ve beyni küçük Mikrosefali anomalisi olan çocuklar gibi Sosyal Mikrosefali durumu vardı.

Tıbbi olarak Mikrosefali rahatsızlığı baş ve baş çevresi boyutlarının standartlara göre daha küçük olması durumudur. Mikrosefali bir hastalık olarak nitelendirilmezken klinik bir bulgu olduğu ifade edilir. Kafatasının standartlara göre daha küçük olması aynı zamanda beynin de daha küçük olduğunu ifade eder. Ancak bu durum bebeğin zeka seviyesini etkileyen başlıca neden olarak belirlenmez. Zeka geriliğini beynin boyutu değil, altta yatan yapısal patoloji belirler.

İnsanda mikrosefali anomalisi genetik/doğumsal bir hastalık iken, sosyal mikrosefali ise iç ve dış sosyal etkenlere bağlı olarak bilerek-isteyerek-gönüllü ve adeta göz göre göre oluşan durumdur. Sosyal ve ticari yapılar gövdesi büyüdükçe beynini de büyütüp geliştirecek yerde, genellikle beyni sabit tutmayı yeğlemektedir. Zaman ilerledikçe bu işletmeler-kuruluşlar ya yerinde saymaya ve geri gitmeye, ya da batmaya mahkûm olmaktadır.

Sosyal problemleri çözmede beynin/düşüncenin en güzel örneği önümüze çıkan bir problemin çözüm tarzında kendini gösterir. Bir problemin çözümü için 1 saatlik süre verildiğinde genellikle düşünce/ bilgi ağırlıklı olmayan guruplar-insanlar hemen çözmek için harekete geçerler. Beyin-düşünce ağırlıklı guruplar ise bu sürenin en az yarısını çözüm yolları üzerine düşünerek geçirirler. Tabii ki beyin-düşünce ağırlıklı guruplar daha doğru ve zamanında çözüm üretirler.

Özellikle günümüzde bilgi ve teknolojinin çok öne çıktığı bir beyne/düşünceye/arge çalışmalarına… vs gerekli önemi vermezsek geri kalmaya ve yerinde saymaya mahkum oluruz. Bu tespitlerden sonra tüm sivil ve ticari kuruluşlara teklifimiz yapılarının beyin-düşünce merkezlerini güçlendirmeleri ve geliştirmeleridir. Yoksa sosyal mikrosefali rahatsızlığına düçar olacak, bir müddet sonra geri kalacak, yarıştan kopacak ve batmaya mahkum olacaklardır.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın