‘Hepimiz Allah’tan geldik ve O’na döneceğiz’ Bakara 156
“Gassal” dizisi çok farklı ve aykırı senaryosuyla, özel vurgularıyla çok dikkat çekti. Başroldeki ölü yıkayıcısı Baki’nin ölüleri yıkarken sürekli aklına takılan ‘ölünce beni kim yıkayacak’ sözü etrafında dönen senaryo trajikomik olaylar, dram ve müziğiyle oldukça etkileyici.
Gassal dizisi bu yönüyle oldukça başarılı bulundu ve hak ettiği ilgiyi de gördü. İnsanlara hayatı ve ölümü düşündüren hayat ile ölüm arasındaki yakınlık üzerinden insan ilişkilerini, hayatı, dostlukları, hayalleri sorgulayan çarpıcı diyaloglarla anlatan bir yapısı var.
Ayrıca dizinin jeneriğinde her bölüm için özel olarak seçilen görseller ve müzikler, anlatılmak istenen temayı daha da derinleştiriyor. Dizinin müzikleri özellikle “İçim Yanar” şarkısı ve görseller bu içsel yolculuğa eşlik eden bir ağıt gibi izleyiciyi duygusal olarak yakalayan önemli vurgular arasında.
Gassal dizisindeki sahnelerin hepimizin hayatında yaşadığı acı ölüm hatıralarıyla benzerlikleri var. Ölüm gerçeğiyle ve acı yüzüyle ilk defa babamın ölümü ile 18 yaşımda yüzleşmiştim. Babam uzak bir şehirde kardiyoloji acilde hasta yatarken son anlarında sabah vakti rüya-gerçek arası bir hisle elini öperek vedalaştığımı hissetmiştim. Cenazesi geldiğinde dizide olduğu gibi kalbimden vurulmuş gibi bir acı hissettim, adeta zaman durmuş, her şey koyu gri bir film şeridi gibi akmaya başlamıştı. Hatıralarımda ağlayanlar, teselli edenler, sarılanlar arasında sanki hayal meyal hüzünlü bir akşam vakti ufukta batan güneşin kızıllığında işittiğim Ferdi Tayfur şarkısı da vardı. ‘Batan güneş beni de al/ Dönmem artık bu yerlere ‘. Dizinin bir bölümünde bu şarkıyı da duyarsam o hatıralarım tekrar canlanır herhalde.
Ölümün Sessiz Diliyle Yaşamı Anlatmak
Hayatın ve ölümün gölgesinde bir meslek: Gassallık. Ne çok konuşulur, ne de çok düşünülür. Ama her birimizin yolunun sonunda karşılaştığı o sessiz uğurlamanın şahididir gassal. Ve aynı zamanda, ölümün her çeşidine şahit olan, ölümle hayatı bir arada gören biridir.
Gassal dizisi, tam da bu noktada izleyiciyi yakalar, ölümü anlatırken yaşamı fısıldar. Trajikomik hikâyesi ile hayatın acıktı ve komik hallerine vurgu yaparken hayatın inişli çıkışlı doğasına dair sade ama güçlü bir bakış açısı sunuyor.
Gassal karakterinin söylediği “Ölümden korkmuyorum. Zaten her gün içindeyim.” cümlesi ise, alışmanın ve kabullenmenin insana nasıl bir direnç kazandırdığını ortaya koyuyor. Ölümü her gün yaşayan birinin, hayata farklı bir gözle bakması kaçınılmazdır. Bu bakış açısı, seyircinin kendi ölüm fikriyle yüzleşmesine ve yaşamın değerini yeniden sorgulamasına neden olur.
Gassal, sadece ölümle uğraşan bir adamın hikâyesini anlatmakla kalmaz, aynı zamanda yaşamın kıymetini ve insanın kendi iç yolculuğunu da ustalıkla işler. Dizide geçen şu söz ‘Mutsuz olmak için bir zamanlar çok mutlu olmak lazım.’ aslında temelde dizinin ruhunu özetler. Yaşamın anlamı, kayıplarla ve eksikliklerle şekillenir.
Bu söz, geçmişin izlerinin bugünü nasıl şekillendirdiğini düşündürüyor. Dizideki karakterler, sadece ölümle değil, yitirdikleri mutlulukla da mücadele ediyorlar. Her mezar kazıldığında biraz daha derine, insanın kendi içine iniyoruz. Her yıkanan bedende, hayattaki fazlalıklardan arınan bir ruhun izlerini taşıyoruz sanki.
Gassal Elinde Meyyit olmak
Ve o kadim ifade: “Gassal elinde meyyit gibi olmak.” Tam bir teslimiyet. Bu teslimiyet, yalnızca Tanrı’ya değil; hayata, kadere ve bazen de kayıplara karşı duyulan bir boyun eğiş. Ama bu boyun eğişte bir çaresizlik yok bilakis, dinginlik var. Çünkü bazı gerçekler ancak kabulle anlam kazanıyor. Bu ifade üzerinden Gassal, sadece fiziki ölümü değil; egonun, arzuların ve dünyevi bağların da birer “ölüm” olabileceğini vurgular. Bu vurgu Gassal karakterinin mesleğiyle kurduğu derin bağa işaret ediyor.
Tasavvufta mürşide bağlılıkta da ‘Gassal elinde meyyit gibi olmak’ deyimi kullanılır. Nefis terbiyesi için mürşidinin emirlerine uymak, kötü huylarından arınmak, hırs ve arzularını azaltmak için dervişin böyle olması istenir. Nefsinin kötü arzularını öldürmek, ölmeden evvel ölmek için gerekli bir kuraldır. Ama her zaman ölçü Kuran ve Sünnet üzere olmaktır.
Peygamber efendimiz “Bütün zevkleri bıçak gibi kesen ölümü çokça hatırlayın!” (Tirmizî, Zühd,4) nasihatiyle insana hayatın anlamını sorgulamayı ve ölümden sonrayı düşünerek ölümden sonraya hazırlanmayı öğütlemiştir. Bizim için geçici olan bu dünya hayatı ebedi olan ahiret hayatını kazanmanın bir tarlasıdır burada her ektiğimizden hesaba çekilecek her yaptığımızda sorgulanacağız ve film sona geldiğinde mutlu son mu yoksa acı sonla mı karşılaşacağız önemli olan bu.
Gassal Neden Bu Kadar Etkileyici?
Gassal, izleyiciye popüler dizilerin çoğunun unuttuğu bir şey hatırlatıyor: Ölüm gerçeği ve hayatın-sessizliğin anlamı. Diyalogların az ama öz olduğu, bakışların ve suskunlukların çok şey söylediği sahnelerle dolu. Bu yüzden dizi, gürültülü dünyamızda bir durup düşünme anı gibi işliyor. Çünkü ölüm, çoğu zaman sustuğumuz, konuşmaktan çekindiğimiz bir konu. Ama Gassal, bu suskunluğu alıp bir anlatıya dönüştürüyor. Ve en önemlisi: Bize yaşamı hatırlatıyor. Çünkü ölümle yüzleşmeden yaşamı anlayamayız. Belki de bu yüzden bu kadar etkileyici.
Hekimler ve sağlık mesleği mensupları dahi her gün acilde, ameliyathanede, yoğun bakımda daima hayat ile ölümü bir arada görürler ama ölmeyecekmiş gibi yaşarlar. ‘Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür’ derler hayat ile ölüm iç içe olmasına rağmen kendi ölümüne inanmaz. Ancak kendi çok yakınlarına gelinceye insanı can evinden vuruncaya kadar. Hekimlik hayatım boyunca gördüğüm, yaşadığım gerçek bu yargıyı doğrular nitelikte. Necip Fazıl’ın şaheser mısralarında anlattığı gibi;
Minarede ‘ölü var!’ diye bir acı salâ…/ Er kişi niyetine saf saf namaz… Ne alâ! / Böyledir de ölüme kimse inanmaz hâlâ!/ Ne tabutu taşıyan, ne de toprağı kazan..
Haramın Azabı Helalin Hesabı Var
Esasen toplumun dizide vurgulanan ‘ölünce beni kim yıkayacak‘ arayışından çok daha önemli bir soruya hazır olması lazım. Öldükten sonraki hayat, kabir ve ahiret hayatı, ölünce halim ne olacak, hayatımın hesabını verebilecek miyim? Yaratanın istediği gibi yaşadım mı? Kimsenin hakkını yemeden helalleştin mi? Helalin hesabı haramın azabı var şuuruyla yaşadın mı? Hayat oyununda sonucu iyi bitirdin mi? gibi onlarca yüzlerce gerçek soruyu sorması ve cevaplaması gerekiyor
Günümüzün hayatı ölümü unutturmak üzere kurulmuş hız ve haz ekseninde yaşanan bir hayat. İnsanlar ölümü hatırlamayı rahatsız edici keyif kaçırıcı ve düzen bozucu olarak görüyorlar. Kabristanların kapısındaki her nefis ölümü tadıcıdır yazısına bile tahammül edemiyor ve keyfimizi kaçırıyor diye kaldırılmasını istiyorlar.
“Her nefis ölümü tadacaktır.”(Âl-i İmran, 3/185; Enbiyâ, 21/35; Ankebut, 29/57) ‘ayeti de ölümü ve ahireti hatırlayarak yaşamanın önemi, insanların her an yaptıkları işte muhasebe etmek amacıyla önlerinde olması gerekir. Yoksa hayatı bir oyun ve eğlence gibi yaşayıp son anında ne yaptım ben hayatımı nerede harcadım pişmanlıklarıyla son bulur.
Yaşarken Ölümü Düşünmek
Gassal dizisi ölümü mizahi bir dille toplumun gündemine getirdiği için başarılı olmakla birlikte irfanı bakış açısıyla baktığımızda İslam’ın istediği ölümü düşünmek ve nefis muhasebesinden oldukça uzak gözüküyor.
Tabii günümüzün insanı eğlence kültürü ve tüketim toplumu olduğu için ölüm gibi acı bir gerçeği bile mizah ile seyredebiliyor yoksa bu gerçekleri anlatan bir dizi film herhalde ağır ve keyifsiz bulunabilirdi.
Ama biz yine de hatırlatmış olalım, dizinin ölümü hatırlatırken ölümden sonraki kabir hayatı, hesap vakti, kıyamet ve ahiret, hayatının hesabını vermek gibi önemli konuları da hatırlatması gerekiyor.
İslam medeniyetinde ölümü düşünmek, öleceğini ve hesap vereceğini bilerek yaşamak hayatı anlamlandıran çok önemli bir nasihattir. Hazreti Ömer’in dediği gibi ‘ Nasihat istersen ölüm yeter…”
“İnsanlar uykudadırlar, ölünce uyanırlar.” İnsan, kendisinin âciz ve zelil, dünyanın aldatıcı ve fâni; âhiretin ise çok yakın olduğunu, tam olarak, ancak ölünce anlar. Bu hadis-i şerif ile ölmeden önce uyanmamız, hayatımıza çeki düzen vermemiz ihtar edilmekte… Ve nihayet, ölümün hakikatine ermemizi ders veren: “Ölmeden evvel ölünüz.” hadis-i şerifi…
Mevlana Hazretleri de şunları söyler: Kul köle ol ki azat olasın.Kendini unut ki hatırlanasın! Öl ki yaşayasın!…
Ölümü hatırlayarak yaşamak hesabı mizanı kıyameti ahireti tüm hayatının hesabını verme hassasiyeti ile yaşamak insanı mümince yaşamaya sevk eder. Ölümü yakın gören kimse her an onun hazırlığı ile meşgul olur, yalan dünyaya bel bağlamaz. Böyle bir insan tövbesini geciktirmez. Ölümü çok hatırladığı için kalbi yumuşar. İşte bu bütün saadetlerin başıdır. Çok yaşayacağını, uzun yıllar hayatta kalacağını sanan bir insan öbür dünya için bir iş yapamaz. Kendi kendine der ki: “Nasıl olsa önünde çok zaman var, ibadetlerini istediğin zaman yaparsın, şimdi rahatına bak, keyfini çıkar…”
Tasavvufta nefs terbiyesi için her gün ölümü düşünerek hayatının muhasebesini yapmak tefekkür etmek ibadet gibi kıymetlidir.
Zaten Kur’an-ı Kerim de vurgulanan en önemli gerçeklerden birisi de hayatın ve ölümün birer imtihan olduğu, hesap günü, ahiret hayatı ve mükafat olarak cennet ve cehennemin önemidir. Keşke bu gerçekleri günümüz insanına güzel bir şekilde anlatan bir dizi film yapılsa.
Sonuç olarak Gassal, ölümü merkeze alarak yaşamı anlatır. Her bölüm, bir veda değil; hayatın kıymetine yazılmış bir mektup gibidir. Sorgulayan, sarsan ve zaman zaman rahatlatan bu anlatı, izleyiciyi sadece ekrana değil, kendi içine de bakmaya davet eder. Yapımcıya ve TRT tabii ekibine bu güzel, önemli, çarpıcı dizi için teşekkür ederken daha güzel, derinlikli, bizim insanımızı kültürümüzü, değerlerimizi anlatan kaliteli dizilerin devamını bekliyoruz.
Diziden Önemli Sözler ;
* Kimsenin mutsuzluğunu küçümseme, kendi hüznünü de büyütme.”
* Mutsuz olmak için bir zamanlar çok mutlu olmak lazım. Varlığı olacak ki sonra yokluğunu hissedebilesin.”
* Ölümden korkmuyorum. Zaten her gün içindeyim.”
* Bazı acılar konuşulmaz yaşanır’
* Toprağa emanet ettiklerimiz kalbimizde yaşamaya devam eder.
28 Haziran 2025

Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.